FIKRALAR
TAM İDRAR
TAHLİLİ
Temel hastaneye gider. Giriste birinin agladigini görür.
- Yaklasir ve sorar:
- "Hayrola hemserim? Neden agliyorsun?"
- Adam:
- "Kan tahlili yaptirmaya geldim. Parmagimi kestiler." der
- demez bu sefer de Temel hüngür hüngür aglamaya baslar. Ne
- oldugunu anlayamayan adam Temel'e sorar:
- "Hayirdir hemserim. Sen niye aglamaya basladin simdi?"
- Temel cevap verir:
- "Ben idrar tahlili yaptirmaya geldim."
ÜÇÜ DE
Avukat, müvekkiline telgraf çekti: "Basınız
sağolsun. Karınızın gömülmesini mi, mumyalanmasını mi,
yoksa yakılmasını mi sağlayalım?"
Ertesi gün cevap geldi: Emin olmak için üçü de
yapılsın."
İKİ VAKALIK MANTAR ZEHİRLENMESİ
SERİSİ
Heey dostum iyi haberlerini
aldim, evlenmissin!! evet bu
4. oldu onceki ücüne ne oldu peki? ücü de öldü.. yapma
ya.. cok uzuldum.. nasil oldu
peki?
ilk karim yedigi mantarlardan zehirlenerek öldü bu
korkunc bisey.. peki ya ikincisi?o
da mantar zehirlenmesinden öldü. tanrim ne kaderin varmis senin... ya
ücüncüsü? yoksa o da mi...
hayir hayir.. o boynu kirilarak öldü anliyorum..
kazaydi yani.. hayir... mantarlari yemedi....
ARKAYA GEÇ
Bir adam sabah yururken ilginc bir cenaze kafilesi
farkeder; onde giden kopekli bir adam, arkasinda bir tabut ve
"siraya gec" !!
SADRAZAM HAMAMDA
Günlerden bir gün
Hamama gideceği tuttu
Sadrazam hazretlerinin
Bir yanında birinci veziri
Bir yanında ikinci veziri
Bir yanında üçüncü veziri
Sonra efendime söyleyeyim
Peşkircibaşısı
Nalıncıbaşısı
Sabuncubaşısı
Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile
Peştemal takıp girdiler hamama
Geçtiler kurnaların başına
Üçer beşer
Sadrazam derseniz
Kuruldu göbek taşına
Yan gelip yattı
Memleketin en ünlü tellakları
Sardılar dört bir yanını
Kimi elini kaptı kimi bacağını
Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı
Tamam on iki saat
On iki ünlü tellak
İncitmeden keselediler
Hazretin mübarek vücudunu
Öylesine kir çıktı ki sormayın
Her biri nah parmağım gibi
Aman efendim bu ne kiri
Demeye kalmadı
Keselerin altında
Eriyip gitti
Koskoca sadrazam
Bütün maiyet erkanı yerinden fırladı
Nittünüz Devletliyi
Dediler tellaklara
Tellaklar cevap verdi:
Biz yıkadık keseledik
Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik
Suç bizde değil
Neyleyelim
Kir bitti
Sadrazam elden gitti
Ümit Yaşar Oğuzcan
TEMELİN TAVUKLARI
Temel tavukçuluk yapmaya karar vermiş ve şehirden 1000 tane tavuk almış köyüne
gelmiş ve bunları bacaklarınden toprağa gömmüş ve sulamış ancak 2 gün
sonra bir bakmış tavukların hepsi ölmüş . Bu duruma
çok kızan ve ne yapacağını bilemeyen Temel hemen Trabzon'daki ziraat odasına
durumu anlatan bir yazı yazmış yazıda tavukları toprağa ayaklarından gömdüğünü
ancak tavuklarının öldüğünü yazmış . 2 gün sonra Trabzondan yanıt gelmiş
: Yazdığınız mektup elimize ulaştı . Durumu anladık ancak daha iyi bir
araştırma için lütfen topraktan örnek yollayınız ...
TEMELİN ÇORAPLARI
Temelin ayağında bir teki siyah bir
teki beyaz çorabı gören arkadaşı soruyor; - Gözlerime inanamıyorum bu
nasıl çorap ?? Temel: - İnanmayacaksın ama evde bunlardan bir ççift daha
var!...
GENERAL ELECTRIC
Temel askere gitmiş , uygun adım yürümeyi , selam çakmayı öğrenip
cezadan kurtulmak icin çok çalışmış , sonunda da başarmış . Herkes memnun
olmuş , ama dikkatlerini çekmiş, Temel ikide bir yemekhanedeki buzdolabının
önünden geçerken selam çakıyormuş . Bir gün dayanamayıp sormuşlar :
" Ula Temel , öğrendin bu işi artık . Ne diye talime devam edip duruyorsun
?" Temel bakmış , bakmış , sonrada "ne talimi haçan , General
Electric yazıyo . Ola içindedur , neme lazım ceza yemekten
iyidir " demiş ...
YAVAŞLA
Temel otobanda gazı köklemiş , gidiyor...
Bakmış bir tabela : "YAVAŞLA
15 km."Talimata uyarak 15 km.ye düşmüş Temel...Yolun en sağından tıngır mıngır gidiyor ... Ama
meraktan da çatlayacak . Uflaya
puflaya bir saat daha gittikten sonra yeni bir tabela görmüş : "
YAVAŞLA'YA HOŞGELDİNİZ , NÜFUS 2500 "
TEMEL POİSKEN
Temel trafik polisi , kuralları ihlal eden bir milletvekilinin
otomobilini durdurmuş , ceza yazacak . Milletvekilinden o meşhur laf :
" Sen benim kim olduğumu biliyormusun ? " Temel telsizine sarılmış
:"Amirim , birisini çevirdim . Adam kim olduğunu bilmiyor , bana soruyor
!..".
ASTRONOT TEMEL
Temel Marsa gidecek ilk astronottur . 10 milyar dolarlık muhteşem
bir uzay gemisi ile giden Temel'den dönüşe dek haber alınamayacaktır .
Temel 10 yıl sonra geri döndüğünde flaşlar patlar , herkes merakla etrafını
sarar : " Marsta hayat var mı ???" Temel omuzlarini silker : "
Yok ..." Bilim adamları , basın ve tüm dünya hayal kırıklığı
içindedir . Temel'i uçağa bindirip Trabzona uğurlarlar . Aksam evinde ailesi
ile TV 'den kendi dönüşünü seyreden Temel'in oğlu sorar : " Buba yahu
hakikaten Mars 'ta hayat yok muydu ?" Temel yine omuzlarını silker :
" Haçan saat 11 dedin miydu bütün tükkanlar kapaniyi ! Sen puna hayat mi
diysin ? "
ADINI UNUTTUM DA
Genç adam yasli kari-kocanin evlerine
misafir olur. 75 yasindaki amca karisindan bir fincan daha çay isterken
"Çiçegim, bir bardak daha verir misin?" der.Sonra da "petegim,
hiç sekersiz lütfen" diye ekler Kendisine 65 yasindaki tatli karisinin
getirdigi tavsan kani çayi alirken de "bebegim, sana çok zahmet oldu"
diye ekler.Genç
adam, yasli amcanin karisina kullanidigi sevgi sözcüklerinden çok etkilenir
"Amcacigim, kaç yillik evlisiniz?" diye sorar.Yasli ama dinç
adam,"40 seneyi geçti evladim der.
Genç adam: "Vallahi masallah, Allah muhabbetinizi arttirsiniz. Sürekli
çiçegim, petegim, bebegim gibi güzel sözlerle hitap ediyorsunuz galiba"
Yanaklari pembelesmis teyze "Dogru, bir kaç yildir hep bana böyle hitap
ediyor" deyip mutfaga dogru yöneldiginde yasli amca genç adamin kullagina
dogru egilerek: "Siisst, çaktirma, 2 sene önce adini unuttum, hala hatirlayamiyorum".
TURKISH HELL
Dört samimi arkadas ayni arabada yolculuk ederken trafik kazasinda
ölürler. Azrail "Türk cehennemine mi Avrupa cehennemine mi gitmek
istersiniz?" diye sorar.
"Fark nedir?" diye sorarlar. Azrail "Avrupa cehenneminde
hergün bir kepçe, Türk cehenneminde hergün bir kova bok yersiniz"
der. Üç tanesi "biz Türk dogduk,Türk ölürüz" der. Bir tanesi
ise uyaniktir, Avrupa cehennemini seçer. Ve aradan epey zaman seçer
avrupa cehennemindeki adam artik kepçe kepçe yemekten bikmistir,
arkadaslarinin durumunu merak eder, hallerini görmek için ziyarete gider.
Oysa onlar şen sakrak gülerek karsilarlar onu. Dayanamaz sorar: "Ben
bir kepçesini azmedemezken siz hergün bir kova bok yiyip nasil bu kadar neseli
olursunuz?" "Oglum oglum" derler "burasi Türk cehennemi,
birgün bok olur kova olmaz, birgün kova olur bok olmaz, bir gün görevli işe
gelmez, 3 aydir bir bok yedigimiz yok!"
OKYANUS VE SU BİRİKİNTİSİ
Bir adamcagiz kötü yoldan para kazanip
bununla kendisine bir inek alir. Neden sonra, yaptiklarindan pisman olur ve hiç
olmazsa iyi birsey yapmis olmak için
bunu Haci Bektas Veli'nin dergahina kurban olarak bagislamak ister. O zamanlar
dergahlar ayni zamanda asevi islevi görüyordu. Durumu Haci Bektas Veli'ye
anlatir ve Haci Bektas Veli helal degildir diye bu kurbani geri çevirir.
Bunun üzerine adam mevlevi dergahina gider ve ayni durumu Mevlana'ya anlatir
Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder. Adam ayni seyi Haci bektas Veli'ye de
anlattigini ama onun bunu kabul etmemis oldugunu söyler ve Mevlana'ya bunun
sebebini sorar.
Mevlana söyle der:- Biz bir karga isek Haci Bektas Veli bir sahin gibidir. Oyle
her lese konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul
etmeyebilir.
Adam üsenmez kalkar Haci Bektas dergahi'na gider ve Haci Bektas Veli'ye,
Mevlana'nin kurbani kabul ettigini söyleyip bunun sebebini bir de Haci Bektas
Veli'ye sorar.
Haci Bektas da söyle der: - Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nin
gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama
onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayi o senin hediyeni kabul etmistir
.
10 KURUŞ İÇİN...
Iki tavuk markette alisveris yapiyorlarmis.
Bir yumurta standinin önüne gelmisler. Etikette yumurta 30 kuruş yaziyormus.
Tavuklardan biri digerine;
- Bak bu yumurtalari ben yumurtladim... ddemis böbürlenerek. Dolasmaya devam
ederken baska bir yumurta standina gelmisler. Kocaman, çift sarili köy
yumurtalari ve fiyat 40 kuruş. Bu sefer diger tavuk atilmis; - Bak bu
yumurtalari da ben yumurtladim....Digeri gülümseyerek cevap vermis;- Ben de
bunlardan yumurtlayacaktim ama kocam 10 kuruş için kiçini yirtmaya degmez,
dedi...
ALLAH'A EMANET
Fikra bu ya, Tanri tavlaya oturmusken, bir
melek gelir ve dunyada durumun cok gergin oldugunu ve bir savas cikmak
uzere oldugunu soyler, ancak, tavla partisi cok heyecanli gitmektedir, Tanri
bir bakar, * Turkiye'ye bir sey oldu mu? diye sorar Melek; * Hayir henuz
Turkiye'ye bir sey olmadi Tavla partisi devam eder. Biraz sonra melek tekrar
gelir, * Tanrim durum giderek gerginlesiyor, lutfen mudahale edin! der. Tanri bir
bakar, * Turkiye'ye bir sey oldu mu? diye sorar * Henuz degil ama savas cikti
cikacak diye yanitlar. Tavla partisi devam eder. Biraz sonra melek tekrar
gelir, * Tanrim savas cikti,Rusya Amerika birbirine girdi,fuzeler ucusuyor
der Tanri; * Tamam hemen geliyorum, bir dakika, Turkiye savasa girdi mi?
der. Melek; * Henuz girmedi ama girdi girecek diye yanitlar. Melek tekrar
gelir, * Tanrim lutfen gelin, milyarlarca insan oluyor, hem zaten Turkiye
de savasa girdi diye yakinir Tanri bitmek uzere olan oyuna aldirmaz,
tavlayi kapatir ve ayaklanir. Melek sorar:* kusura bakmayin ama, onca
ulke savasa girdi aldirmadiniz da, neden Turkiye icin ayaklandiniz? Tanri
basini iki yana sallayarak yanit verir; * Sorma digerleri neyse ama bu Turkler
herseylerini bana emanet etmisler de ondan der..
SAYGILAR
Adamın biri kavga ettiği birine eşşek demekten
mahkemelik olmuş sonuçta küçük bir ceza almış tam duruşmanın
sonunda hakime
dönmüş -Efendim gördük ki bir beyefendiye eşşek demek suç
imiş pekala bir
Eşşeğe beyefendi demek suç mudur? hakim cevap vermiş - Hayır
değildir.
Davalı , davacıya dönmüş - Saygılar beyefendi Saygılar!
BOŞANMA
Karı koca
diye soracağını biliyorum..." demiş. "Bunu nasıl söyleyeceğimi
bilemiyorum ama arkadaşın Joe ile birkaç aydır beraber oluyoruz ve üzgünüm ama
yatakta o senden daha iyi..." Adam yine hiçbir şey söylememeye devam
ederek hızı 110'a çıkarmış.Kadin devam etmiş. "Evi ben
istiyorum..." Artık 120 ile gidiyorlarmış. Adam hiçbirşey söylemiyormuş.
Kadın ayrıca..." demiş... "bütün çeklerini, kredi kartlarını, arabayı
da istiyorum..." Ve adam hızı 130'a çıkartmış. Hala bir şey söylemiyormuş.
Kadın sormuş: "Hiç bir şey söylemeyecek misin? Sen hiç bir şey istemiyor
musun?" Adam 140'a çıkmış ve cevaplamış: "Hayır, ben ihtiyacım olan
her şeye sahibim." Kadın şaşırmış. "Öyle mi? Nedir o?" Ve
araba karşıdaki duvara
KAZI DA SEN BUL
Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i
kıyafet gezmeye karar vermiş. Yanına başvezirini alıp yola çıkmış. Bir dere
kenarında çalışan yaşlı bir adam
görmüşler. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. Padişah,
ihtiyarı selamlamış: "Selamunaleykum ey pir'i fani..."
"Aleykumselam ey serdar'i cihan..." Padişah sormuş: "Altılarda
ne yaptın?" "Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..."
Padişah gene sormuş: "Geceleri kalkmadın mı?" "Kalktık... Lakin,
ellere yaradı..." Padişah gülmüş: "Bir kaz göndersem yolar
mısın?" "Hem de ciyaklatmadan..." Padişahla başvezir adamın yanından
ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah başvezire dönmüş: "Ne konuştuğumuzu
anladın mı?" "Hayır padişahım..." Padişah sinirlenmiş: "Bu
akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım." Korkuya kapılan
başvezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş.
Bakmış adam hala orada çalışıyor. "Ne konuştunuz siz padişahla..."
Adam, başveziri şöyle bir süzmüş: "Kusura bakma. Bedava
söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim." Başvezir, yüz altın vermiş.
"Sen padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah
olduğunu." "Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası
giyemezdi." Vezir kafasını kaşımış. "Peki, altılara altı katmayınca,
otuz ikiye yetmiyor ne demek?..."
Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış."Padişah,
altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye
sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek
bulamıyoruz dedim." Vezir bir soru daha sormuş... "Geceleri kalkmadın
mı ne demek?" Adam bir yüz altın daha almış. çocukların yok mu diye
sordu. Var, ama hepsi kız.Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim..." Vezir
gene kafasını sallamış. "Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne
demek..."Adam gülmüş."Onu da sen bul..."
TANIYAMADIM
40 yaşlarındaki kadın kalp krizi nedeniyle
hastâneye yatırılmıştı.Kendinden geçmiş durumdaydı. Doktorlar kurtarmak için
çılgınlar gibi uğraşıyordu...
Tam bu sırada Tanrı kadına göründü. -"Yanına geliyorum Tanrım," diyye
inledi kadın. -"Hayır," diye cevap geldi yüceelerden, "daha
önünde 35 yıl, 2 ay, 8 gün var..." Kadın nihâyet kendine gelmişti.
Doktorlar mutluydu. Kadın daha da mutluydu. Biraz iyileşince kesenin ağzını
açtı. Yüzünü gerdirdi. Liposuction yaptırdı. Göğüslerini silikonla
dikleştirtti. Kadının ısrarlarına dayanamayan hastâne yönetimi bir kuaförün
gelip saçlarını plâtine boyamasına izin vermişti. Artık bomba gibiydi kadın.
Kendini çok iyi hissediyordu. Hayatının kalan bölümünü mutlu bir biçimde
geçirmeye hazırdı. Nihâyet taburcu oldu. Dışarıya çıkıp temiz havayı içine
çekti. Taksiye binmek üzere caddenin karşısına geçerken bir ambulans
çarptı kadına. Vahimdi durumu. Derin karanlığa doğru kayarken sordu: -"Ulu
Tanrım, sen her şeyi daha iyi bilirsin, ama hani önümde daha 35 yıl
vardı?" Tanrı'nın cevabı şöyle oldu:-"Tanıyamadım..."
EN
SEVDİĞİ KURABİYE
Yaşlı adam ölüm döşeğindeydi... Artık
son dakikalarını yaşıyordu... Hasta
yatağında yatarken birden mutfaktan gelen kokuyu duydu, en
sevdiği çikolatalı kurabiyelerin kokusu...Birden gözleri aralandı, kendini
ayağa kalkacak kadar güçlü hissetti...Bu şaşılacak bir şeydi, ölmek üzere olan
adamı ayağa kaldırmaya kurabiyelerin kokusu yetmişti...Duvara tutunarak
merdivenlere kadar yürüdü...Basamakları ağır ağır inerken sanki mutfağa değil
hayata yaklaşıyor
gibi heyecanlıydı... Nihayet mutfak kapısına kadar geldi... İşte masanın
üzerindeki tepside onlarca çikolatalı kurabiye, tam karşısında duruyordu... Son
gücüyle
masaya yaklaştı, o kurabiyelerden bir tane ağzına atabilse sanki ömrüne ömür
katılacaktı... Bir tane almak için elini uzattı... Ama birden karısı yetişti ve
eline vurdu:
"-Çek elini bakayım... Onlar cenaze için..."
TEZ DANIŞMANINIZ KİM?
Bay Tilki bir gün ormanda dolaşırken Bay Tavşan'a rastladı. Bay Tavşan bir
şeyler yazmakla meşguldü.
- Kolay gelsin, Bay Tavşan. Ne yazıyorsuuunuz?
- Doktora tezimin 1. bölümünü yazıyorum...
- 1. bölümde teziniz ne?
- Tavşanlar tilkileri nasıl parçalar? - YYapmayın! Bu hiç de doğru değil. Bu
biir bilim adamına yakışmayacak ciddiyetsizlik. Teziniz kökten yanlış.
- Yaa..! Öyle mi? dedi Bay Tavşan, 'Pekiii, gel de deneysel kanıtı gör
öyleyse.'
Bay Tavşan önde Bay Tilki arkada çalılığın arkasına doğru ilerlediler. Bir süre
sonra Bay Tavşan yüzünde gülümsemeyle çalılıktan çıkıp geldi ve yerine oturarak
yazmaya devam etti.
Bir zaman geçti. Bay Kurt'un yolu Bay Tavşan'ın bulunduğu yere düştü. Bay Kurt
sordu:
- Kolay gelsin, Bay Tavşan. Ne yazıyorsuuunuz?
- Doktora tezimin 2. bölümünü yazıyorum...
- 2. bölümde teziniz ne?
- Tavşanlar kurtları nasıl parçalar? - Yaapmayın! Bu doğru değil. Bu bir bilimm
adamına yakışmayacak ciddiyetsizlik. Teziniz kökten yanlış.
- Yaa..! dedi Bay Tavşan,'Gel de sana deeeneysel kanıt göstereyim.'
Bay Tavşan öönde Bay Kurt arkada çalılığın arkasına doğru ilerlediler. Bir süre
sonra Bay Tavşan yüzünde gülümsemeyle çalılıktan çıkıp geldi ve yerine oturarak
yazmaya devam etti.
Biz de neler olduğunu merak ettik, tabii. Çalılığın arkasına dolanıp baktık ki
Majesteleri Aslan, Ormanın Kralı, haşmetle oturuyor ve etrafında parçalanmış
kurt ve tilki.
Kıssadan Hisse:
Tezinizin ne olduğu hiç önemli değildir; önemli olan tez danışmanınızın kim
olduğudur.
AŞAĞIDAKİ TESTİSİN ÖNEMİ
Gayet titiz ve düzenli bir siyasetçi, bir
doktorun muayenehanesine gitmiş. Önce şapkasını çıkarıp bir masanın üstüne
koymuş. Sonra ceketini çıkarmış, eliyle şöyle hafiften tozlarını silkip, özenle
katlamış ve onu da yanına koymuş şapkasının. Arkasından kravatını çıkarmış; üçe
katlayıp, ceketinin hemen yanına koymuş. Derken düğmelerini çözüp gömleğini
çıkarmış; çıkardıktan sonra tekrar iliklemiş gömleği; kollarını gömleğin önünde
çapraz kavuşturarak, onu da özenle dörde katlayıp, yanına bırakmış ceketinin.
Sıra gelmiş pantolonu çıkarmaya... Titiz ve özenli siyasetçi, pantolonunu da
çıkarıp, masanın üstüne uzatmış ve çizgisi bozulmasın diye, doktorun
kitaplığından aldığı, kalın tıbbi kitapları dizmiş üstüne. Nihayet donunu da
çıkarıp, bir güzel katladıktan sonra, ötekilerin yanına koymuş. Tam o sırada
aklına gelmiş, mendilini pantolonunun cebinde unuttuğu...
Pantolonun üstüne koyduğu tıbbi kalın kitapları kaldırmış; pantolonun cebine
sokmuş elini, mendilini çıkarıp, onu da özenle dörde katladıktan sonra masanın
kıyısına bırakmış ve tekrar pantolonunu düzeltip, üstüne yeniden yan yana
dizmiş doktorun kalın tıbbi kitaplarını...Siyasetçi, çıkardığı ve bir mağaza
vitrinine yerleştirir gibi, titizce sıraladığı giysilerine şöyle bir bakış
fırlattığı sırada; hastasının soyunmasını izlerken sinirleri bir hayli gerilen
doktor: - Söyleyin, demiş, niye görmeye geldiniz beni, neyiniz var?
Doktorun karşısında çırılçıplak ayakta duran siyasetçi, hafif öne doğru eğilmiş
ve elleriyle hayalarını göstererek:
- Bunlar için, demiş...
Tepesi iyiden iyiye atmaya başlayan doktor:
- Nesi var ki, hayalarınızın, demiş.
- Baksanıza biri, ötekinden daha sarkık.<
- Eee yani?
- Ben memleketin başına geçip, ülkeye çekkidüzen vermek çabası içindeyim de;
muhaliflerin, "Sen önce kendini düzelt" diye karşı çıkmalarını
engellemek istiyorum; o nedenle...
- Bütün bunların ne ilgisi var, hayalarınnızdan birinin daha sarkık olmasıyla.
- Öyle demeyin doktor; biz ülkeyi, sade ccanımız ciğerimizle, değil; aynı
zamanda kıçımız, penisimiz, testiküllerimizle de yönetiyoruz. Hepsinin düzgün
olması gerek. Bu bir memleket sorunu...
TÜRKİYE FIKRASI
Ahtisaari'den ,
- AB kapısındaki ilk adaya soruyoruz, ''İlk
atom bombası ne zaman atıldı? - '1945 yılında... - Tamam bildiniz, içeri
buyurun.
- İkinci adaya soruyoruz, ''İlk atom bombbası nereye atıldı?''
-Hiroşima'ya.. - Tamam siz de bildiniz, içeri buyurun. -- Türkiye'ye
soruyoruz, ''Atom bombasının atıldığı Hiroşima'da kaç kişi öldü ve ölenlerin
isimlerini alfabetik sırayla söyleyiniz...''.
GİDEN PARA ONUNKİ OLUNCA...
Vaktiyle bir Amerikan kasabasındaki bankaya
kovboyun biri gelip çek bozdurmak istemiş. Veznedar başlamış sormaya:
- Doğum yerin? Sürekli oturduğun adres? Kimlik kartın? Kefil göstereceğin
kişiler vs...
Kovboy:
- Buraya bak veznedar, demiş, sen daha önnce bu kasabada yargıç olarak adam
asarken bile, bu kadar belge aramazdın; ne oldu sana?
Veznedar:
- E, demiş, burada giden bizim para; şayeet giden senin hayatın olsa yine
üstünde o kadar durmazdık...
ÖRDEKLERE DİKKAT
Üç kadın arkadaş bir kaza sonucu aynı anda
hayatlarını kaybedip cennete giderler.
Cennetin kapısında onları karşılayan melek; "Bizim burada uymanız gereken
tek kural var.. O da ördeklere dikkat
edin sakın üstlerine basmayın" der.
Sonra kapı açılır üç kadın cennete girerler. Gerçekten de etrafta ördek
doludur. Üstlerine basmamak adeta imkansızdır.
Dikkat etmesine rağmen kadınlardan biri kazayla bir ördeğin üstüne basar. Hemen
Cebrail belirir.Yanında son derece çirkin bir adam vardır. Kadını kolundan
adama kelepçeler ve "Ördeğin üstüne basmanın cezası olarak sonsuza kadar
bu çirkin adama kelepçeli olarak yaşayacaksın" der. İkinci gün kadınlardan
biri yine kazayla bir ördeğin üstüne basar ve Cebrail anından yanında çok
çirkin bir adamla gelip onları kadına ceza olarak birbirlerine kelepçeler.
Üçüncü kadının gözü bu olaylardan çok korkar. Diğerlerinin akıbetine
uğramamak ve sonsuza kadar çirkin bir adama kelepçelenip yaşamamak için her
attığı adıma acayip dikkat etmeye başlar. Aradan aylar geçer ve hiçbir ördeğin
üstüne basmaz. Derken bir gün Cebrail belirir. Bu kez yanında boylu poslu
inanılmaz derecede yakışıklı bir adam vardır. Cebrail hiçbir şey söylemeden
yakışıklı adamla kadını kelepçeler ve yine birşey söylemeden çeker gider. Kadın
artık mutluluktan uçmaktadır. O güne kadar gördüğü en yakışıklı adamla
kelepçelenmiştir. Adama döner ve "Ben acaba ne yaptım da sonsuza kadar
senin gibi güzel bir adamla birlikte olmayı hak ettim" der. Adam suratı
asık bir şekilde cevap verir. "Vallahi seni bilmem ama ben az önce bir
ördeğin üstüne bastım"
CENNETTE NİKAH
Evlenme hazırlığı içinde
olan bir çift trafik kazasında ölüp
cennete giderler. Damat adayı durumu görevli meleğe anlatarak
evlenip evlenemeyeceklerini sordu. "Bir
bakayım" dedi görevli melek. Aradan 3 ay
geçtikten sonra görevli melek mağdur cifte sevinçli haberi vermek için "Herşey ayarlandı. Sizi evlendirebiliriz" dedi.
"Şey... Biz düşündük te, acaba
evliliğimiz yürümezse bizi boşayabilirmisiniz ?" dedi damat adayi. Görevli melek gök gürültüsü sesiyle son derece kızgın
bir şekilde; "Siz manyak mısınız??? Cennette bir
imam bulabilmek için 3 ayımı verdim. Avukat
bulmak ne kadar sürer tahmin edebiliyor musunuz?"...
ANNE BU NE?
Genc deve annesine sormus: "anne niye bizim
ayaklarimiz bu kadar büyük?" Anne cevap vermis: "çölde kuma batmamak
için..." Genç deve tekrar sormus: "peki kipiklerimiz niye bu
kadar gür?" Anne tekrar cevap vermis: "çölde kum firtinalarinda kum
kaçmasin diye..." Meraki yatismamis olan genç deve bir soru daha
sormus: "bizim niye hörgüçlerimiz var?" Anne deve sabirla yanitlamis:
"çölde çok uzun süre susuz idare edebilmek için suyu hörgüçlerimizde
depolariz." Sonunda dayanamayan genç deve sormus: "Peki biz Ankara
Devlet Hayvanat Bahçesinde ne ... yiyoruz???"
GOLF MAÇI
Musa Peygamber, İsa Peygamber ve beyaz sakallı bir yaşlı, bir gün golf
oynuyorlarmış. Musa golf sopasını kaldırmış ve uzun bir vuruş yapmış.
Golf topu çim zemine düşmüş ancak meyilden dolayı küçük bir su göletine
doğru yuvarlanmaya başlamış. Musa çabucak sopasını asa gibi kaldırmış su
yarılmış-iki tarafa toplanmış. Top kuru kalan ortadan karşıya yuvarlanmış ve
güvenli vuruş yapılabilecek bir yerde durmuş .
Sıra İsa'ya gelmiş. İsa sopasını kaldırmış güzel , uzun ve sıkı bir
vuruş yapmış. Top dosdoğru aynı gölete doğru gitmiş , içine düşmüş ama
sanki üzerinde uçar gibi batmadan durmuş . İsa sakin bir şekilde suyun
üzerinde yürümüş ve sade bir vuruşla topu yeşil sahaya atlatmış.
Üçüncü olarak dedemiz vuruş yerine gelmiş , iyi nişan alamamış. Top sahayı
sınırrlayan çitleri aşmış, trafiğin seyrettiği bir sokağa düşmüş. Geçmekte olan
bir kamyonun kasasına çarpmış, sekerek bir ağaca vurmuş . Ağaçtan da sekerek
oradaki evin çatısına düşmüş. Çatıdan aşağı doğru yuvarlanarak, su oluğuna
girmiş . Aşağı düşüp, meşhur göletimize doğru akan su arkına girmiş . Arktan
aşağı gelip tam gölete gömülecekken bir taşa çarpmış. Taştan
zıplamış gölet üzerinde duran bir nilüferin üzerinde durmuş. Aniden
kocaman bir kurbağa nilüferin üzerine zıplamış ve topu yiyecek sanarak
ağzına almış. O anda bir şahin kurbağaya doğru pike yapmış ve kurbağayı
ağzındaki topla beraber kapmış. Şahin ağzında kurbağa ile havalanırken, kurbağa
korkudan acılı bir çığlık atmış. Bu esnada top ağzından fırlamış ve üzerinden
geçerlerken yeşil sahaya düşmüş. Yerde zıplayan top doğru deliğe süzülmüş. Tek
vuruşla isabet !
Musa Peygamber İsa Peygamber'e dönmüi:"Babanla golf oynamaktan
nefret ediyorum."
24 SAAT SONRA
Trabzon'un bir köyü, Temel ile sevgilisi Fadime
evleniyorlar. Davullar çalinmis, horon tepilmis, yemekler yenmis ve gecenin
sonlarina doğru köyün ihtiyar heyeti Temel'i yanlarina çekerek namus dersi
vermeye başlamislar. Ve en sonunda demişler ki, eğer Fadime kiz gikarsa sabah
ezanina dogru pencereden havaya üç el ates et. Et ki biz de köyümüzün namusuna
leke gelmemis oldugunu bilelim. Temel onayladiktan sonra sirtina vurulan
yumruklarla evine girmis. Sabah olmus ve ezan okunmadan önce Temel'in evinden
üç el silah sesi gelmis. Köy halki tamam demis bir problem yok. Herkes
gündelik hayatina dönmüş. Ertesi sabah yine ezan vaktine doğru yine üç el silah
sesi. Bu sefer köylüler sasirmis ve kosmuslar Temel'in evine . Fadime yerde
kanlar içinde yatiyor. Ya n'oldu sorulari y|kselirken Temel çok sinirli : Dün
kız çıkmıştı, bu gün çıkmadı. Ben de furdim aleksizu.
İŞ GEZİSİ
Genç bir kadin sol gozu mosmor bir halde evine
gelmis.
-Aman Allahim kim yapti bunu kizim??
-Kocam.
-Peki ama o Londra’da degil miydi?<
-Ben de öyle zannediyordum anne.
AYI
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve
etrafındaki güzelliklere bakıyormuş. "Evrim ne g|zellikler yarat}yor!" diye düşünüp mest oluyormuş Birden arkasınmda
kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamış. Adam bütün gücüylee
kaçıyormuş ama her arkasına baktığında ayının daha yaklaşmış olduğunu
farkediyormuş. Dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala
takılmış. Ayı adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış, tam vurmaya hazırlanırken
adam "TANRIM!!!" diye bağırmış. Bir anda zaman durmuş,
ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş. Bir anda orman kararmış ve
gökyüzünden bir ışık huzmesi adamın üzerine parlamış. Gok derinden gelen ilahi
bir ses adama: "Yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir
kazaya bağladın, sana bu durumda yardım
etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?" demiş. Adam
utanç iginde "Biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem
haksızlık, ama belki ayıyı dindar yapabilirsiniz" demiş. Ses:
"Peki" diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. Nehir tekrar akmaya
başlamış. Her şey eski haline dönmüş. Ayı pençesini indirmiş, iki pençesini de
göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamış."Tanrım, senin rızanla orucumu
açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere......."
BU KIŞ NASIL GEÇECEK Kİ?
Sonbaharda, Kızılderililer şeflerine kisin soğuk
geçip geçmeyeceğini sormuşlar. Herhangi bir fikri olmayan şef, kisin soğuk
geçecegini ve hazırlanmak için odun toplamaları gerektiğini söylemiş. İyi bir
önder olan şef, en yakın telefon kulübesine gittikten sonra Ulusal Hava Durumu
Servisi'ni arayıp sormuş:
- Kış soğuk mu geçecek?
Telefondaki adam:
- Evet, bu kis epey soguk olacak.
Şef, köye geri dönüp odun toplama isini hizlandirmis.
Bir hafta sonra, sef tekrar Ulusal Hava Durumu Servisi'ni aramis:
- Kış çok mu soğuk geçecek?
Telefondaki adam:
- Evet, bu kis gerçekten oldukça soguk ollacak.
Böylelikle şef geri dönüp adamlarına bulabildikleri bütün odun parçacıklarını
dahi toplamalarini söylemis.
Bir hafta sonra, sef tekrar Ulusal Hava Durumu Servisi'ni aramış:
- Bu kışın çok soğuk geçeğine kesinlikle emin
misiniz?
Telefondaki adam:
- Kesinlikle, Kızılderililer deli gibi oddun topluyor.
BENİMKİ YAPMAZ
Uluslararası ölçekte bir kadın araştırması yapan sosyolog, dünyanın çeşitli
ülkelerinde kadinlara bir soru sormus.
-Kocanızı başka bir kadınla yakalarsanız ne yaparsınız???
Soruya ülkelere göre verilen yanıtlar ise söyle olmuş:
İsveçli: Neyimi beğenmediğini sorarım.
Rus: Evi terk ederim.
Fransız: Sesimi çıkarmam, sevgilime gider beni teselli etmesini isterim.
İtalyan: Kadını vururum.
İspanyol: Kocamı vururum.
Yunanlı: Her ikisini de vururum.
Türk: Benim kocam yapmaz.??
MUMYANIN YAŞI
Bir gün Mısır'da bir mumya bulunur ve bunun kaç
tarihine ait olduğu öğrenebilmek için Amerika, İngiltere ve Türkiye'den
uzmanlar istenir. Tabii ki Türkiye'den emniyet görevlileri gider. Neyse ilk
Amerikalılar başlarlar. 3-5 saat sonra çıkarlarr ve olsa olsa 300-600
senelerine aittir derler.
İngilizler girerler. Bir kaç gün sonra çıkarlar ve olsa olsa 300-420 arasıdır
derler.
Nihayet sıra Türkiye'den giden emniyet görevlilerine gelir ve içeri girerler.
Girerler girmesine de, aradan 10 gün geçtiği halde hala dışarı çıkmazlar.
Nihayet 15. gün çıkarlar ve merakla gözlerinin içine bakan Mısırlı bilginlere
tam tamına 427 derler.
Tabii ki herkes şaşar bu işe ve nasıl olur yahu derler. Bizimkiler gayet ciddi,
"Biraz zor oldu amma, sonunda dili çözüldü keratanın"
KÖR DİLENCİNİN REKLAMI
New York'ta, Brooklyn Köprüsü üzerinde dilenen kör
bir dilenci bir gün, bir şairin dikkatini çeker. Dilencinin boynunda asılı bir
tabela vardır. Tabelada " Doğuştan körüm, yardım edin " yazıyordu.
Şair, dilenciye günlük kazancının ne kadar olduğunu sorar. Dilencide sekiz dolar
kadar olduğunu söyler.
Bunun üzerine şair, dilencinin boynuna asılı tabelayı
ters çevirerek bir şeyler yazar; “Şimdi buraya senin kazancını arttıracak
bir şeyler karaladım. Bir hafta sonra yanına geldiğimde bana sonucu söylersin”
der ve oradan ayrılır.
Şair, bir hafta sonra dilencinin yanına uğrayıp
kendini tanıtınca dilenci;
“Bayım size ne kadar teşekkür etsem azdır. Bir
haftada kazancım ikiye katlandı. Çok merak ediyorum tabelaya neler yazdınız?”
Bunu üzerine şair gülümser ve " Bahar
gelecek, ama ben yine göremeyeceğim diye yazdım " der.
BİR TELEFON KONUŞMASI
-"alo efendim"
- "pardon galiba yanlis numarayi çevvirdim"
- "dikkat etsene geri zekali "<
-"geri zekali sensin, üstüne birde bbit beyinlisin"
-"ne sen kiminle konustugunu biliyorrmusun???"
- "hayir"
- "ben istanbul emniyet müdürüyüm&quuot;
- (biraz sesizlikten sonra) "sen kimminle konustugunu biliyormusun"
- "hayir"
- "ohhh çok sükür"
CEP
Temel otobüste cep telefonuyla Dursun'la konuşuyormuş.Otobüs şöforü Temel'i
uyarmış: "Beyfendi cep telefonuyla konuşmanız yasak!" Bunun üzerine
Temel: "Dursun benum telefonla konuşmam yasakmuş! Sen konuş ben
dinliyrum!" demiş.
ŞAMPUAN
Temel duş almaya girer, şampuanı saçlarına boşaltıp ovalamaya baslar. Sırtını
keselemeye gelen annesi sorar :
Oğlum kafanı ıslatmıyacak misin ?.. Temel cevap verir :- Yok anne bu şampuan
kuru saçlar içinmiş
ÖLDÜREN ŞÜPHE
Juan, motosikleti ile Meksika sinirina gelir.
Arkasindaki iki büyük çantayi gören sinir
polisi süphelenir ve
içinde ne oldugunu sorar.
Juan, 'Yalnizca kum' diye yanit
verince polis, 'Aç bakalim çantalari' der.
Juan çantalari açar, polis didik kontrol etmesine
ragmen kumdan baska bir sey bulamaz. Bununla yetinmeyen
polis, gece yarisina kadar kumu her tür tahlilden geçirtir ancak
saf kumdan baska birsey yoktur.
Polis, çantalarini Juan'a geri verir ve sinirdan
geçmesine izin verir. Ertesi gün Juan Motosikletinin arkasinda iki
büyük çantayla tekrar sinirda belirir.
Polis Juan'a gene durdurur, didik
arar, birşey bulamaz ve Juan'i serbest birakmak zorunda
kalir. Bu olay, polis emekli olana dek yillarca devam
eder. Birgün emekli polis , Meksika'da bir barda
otururken Juan'i içeri giirdigini görür ve derhal
yakasina yapisir, ' Senin yillardir birseyler kaçirdigindan eminim.
Çıldıracağım. Geceleri uyku uyuyamiyordum senin yüzünden. Lütfen anlat
bana ne kaçırdığını. Aramizda kalacagindan emin olabilirsin.' Juan
gülümseyerek yanitlar, 'Motosiklet' :)
AIIRBAG
Kari koca
bilemiyorum ama arkadasin Joe ile birkaç aydir beraber oluyoruz ve üzgünüm ama
yatakta o senden daha iyi..."
Adam yine hiçbir sey söylememeye devam ederek hizi 110'a çikarmis. Kadin devam
etmis. "Evi ben istiyorum..." Artik 120 ile gidiyorlarmis. Adam
hiçbirsey söylemiyormus. Kadin ayrica..." demis... "bütün çeklerini,
kredi
kartlarini, arabayi da istiyorum..." Ve adam hizi 130'a çikartmis. Hala
bir sey söylemiyormus. Kadin sormus: "Hiç bir sey söylemeyecek
misin? Sen hiç bir sey istemiyor musun?" Adam 140'a çikmis ve cevaplamis:
"Hayir, ben ihtiyacim
olan her seye sahibim." Kadin sasirmis. "Öyle mi? Nedir o?" Ve
araba karsidaki duvara
KADINLAR AKILLIDIR
Kadinin biri bir gun golf oynarken topu ormana
kacmis. Topunu aramaya koyulmus ve tuzaga yakalanmis bir kurbaga gormus.
Kurbaga ona, "Beni bu tuzaktan kurtarirsan, sana 3 dilek hakki
taniyacagim". Kadin onu kurtarmis, kurbaga da "Tesekkur ederim, ama
sana dileklerinle ilgili bir kosulu soylemeyi unuttum. Ne dilersen dile,
kocan 10 kat iyisine veya fazlasina sahip olacak!" Kadin "Tamam"
demis. Ilk dilek olarak dunyadaki en guzel kadini olmak
istemis. Kurbaga onu uyarmis, "Bu dilek, senin kocani da dunyanin en
yakisikli adami yapacak ve kadinlar
onun basina ususecek" Kadin, "Bu onemli degil, cunku ben en guzel
kadin olacagim, onun gozu benden baskasini gormeyecek". Kadin , dunyadaki
en guzel kadin olmus.Ikinci dilek olarak, dunyadaki en zengin kadin olmak
istemis. Kurbaga da, "Bu kocani dunyadaki en zengin adam yapacak, senden
de 10 kat zengin olacak" demis.
Kadin,"Bu da onemli degil, cunku benim olan onun, onun olan da
benimdir", Kadin d?nyadaki en zengin kadin oluvermis. Kurbaga, ucuncu
dilegini sordugunda, kadin "Hafif bir kalp krizi gecirmek istiyorum"
demis...
HACKER TEMEL
DEAR RECEIVER,
You have just received a Turkish Laz virus. Since we are not so
technologically advanced in Trabzon-Turkey, this is a MANUAL virus.
Please delete all the files on your hard disk yourself and send this mail
to everyone you know. Thank you very much for helping us.
Hacker Temel
TEMEL'İN MARS PAZARLIĞI
NASA Mars'a adam gonderecekmis. Sadece bir kisi
gidebilecek, giden de geri donemeyecekmis.
Ilk aday olan muhendise bu is icin ne kadar isteyecegini
sormuslar: "1 Milyon Dolar" demis ve eklemis
"Fakirlere bagislayacagim." Ikinci aday olan doktora da ayni soruyu
sormuslar. Doktor: "2 Milyon Dolar" demis."Bir milyonunu
aileme bir milyonunu da tibbi arastirmalara bagislayacagim." Ucuncu aday
olan Temel ayni soruya "3 Milyon Dolar" diye cevap verince
yetkililer digerleri bu kadar az isterken kendisinin neden 3 milyon istedigini
sormuslar.
Temel Turkiye'den kalma aliskanlikla yetkililere dogru egilmis,kisik bir sesle:
"1 milyonunu ben alirim, 1 milyonunu size veririm, muhendisi
de Mars'a gondeririz."
KAYSERİLİ TAKSİDEYKEN
Taksinin yokuşta freni patlamış,müthiş bir hızla aşağıya
doğru iniyor.Kayseri'li müşteri bağırmış:
-Durdur şu arabayı
Şoför panik içinde:
-Durduramıyorum frenler patladı
Kayseri'li müşteri:
-O zaman taksimetreyi kapat
Ferrari ile Murat
Delikanli yillar sonra kavustugu elden
dusme Murat arabasiyla yolculuk yaparken bir anda araba
ariza yapar.
Yolun kenarina ceker. Motor kapagini acar, ne oldugunu anlamaya
calisirken bir Ferrari yanina yanasir.
"Hemserim, arabanin nesi var? Dilersen senin arabayi beninkine baglayalim,
cekeyim seni ilk tamirciye kadar." der. Cok sevinir bizimki. Hemen
Murat' i kalinca bir halatla Ferrari' nin arkasina baglarlar.
Ferrari' nin sahibi11 genci uyarir, "Ben hiz yapmayi cok
severim. Eger farkinda olmadan asiri hiz yaparsam, sen
selektor yapar beni uyarirsin!" Delikanli "Tamam!"
der ve yola koyulurlar. Bir sure sonra Ferrari gaza basmaya
baslar, 60, 80, 100... derken Murat arkadan selektor yapar.
Ferrari durumu hatirlar ve yavaslar, bir sure sonra Ferrari tekrar gaza
basar, 70, 80, 100... Murat tekrar hatirlatir. Ferrari
yavaslar. Yollarina boyle devam ederlerken bir Lombarghini Ferrari' ye
yaklasir ve "Kapisalim mi?" der. Ferrari yanitlar,
"Nesine?" Lombarghini "
Üç Mektup
Padişah, Sadrazamı görevinden almıştı. Azledilen
Sadrazam çelebi bir adamdı. Kendinden sonraki sadrazama görevi teslim ederken,
eline üç zarf tutuşturdu. Kapalı zarflardı bunlar...
"Bak dostum..." dedi. Başın sıkışır, işler kötü gider ve içinden
çıkılmaz hale gelirse, bu zarflardan birini aç. Ne yazıyorsa onu yerine
getir."
Yeni sadrazam altı ay içinde çuvallamıştı. Aklına "üç zarf" geldi.
Birincisini açtı. Tavsiye şuydu:
"Senden önceki dönemleri kötüle..."
Yeni sadrazam bir altı ayı da, kendinden öncekileri yerin dibine batıra çıkara
geçirdi.
Ne var ki, işler hiç de iyi gitmiyordu. Toplumsal patlama kapıdaydı. Aklına
yine "zarflar" geldi.
İkincisini açtı. Tavsiye şöyle:
"Çevreni kötüle..."
Sadrazam, bu telkini de yerine getirmeye çalıştı. Bir altı ay da böyle geçti
ama; yine de çuvallamaktan kendini kurtaramadı.
Ve son zarfı açtı.
Kader ağlarını örmüştü.
Bu zarfın içinden kağıdın üzerinde şunlarn yazılıydı:
"Sen de şimdi üç zarf hazırla..."
Herkesin bildiği....
Babıalinin ünlü bayan sanatçılarından birine Neyzen
Tevfik senini için şıllık dedi" diye fitnelemişler. O ünlü yazar Neyzen'i
aradı ve kalabalık bir yerde sıkıştırdı. "Teessüf ederim benim için ne
söylemişsiniz?""Ne demişim?...""Siz
bilirsiniz...""İnanın hanım kızım, ben herkesin bildiği şeyleri
söyleyerek vakit geçirmem."
Allah korusun
Londra'da doktorun biri kralın özel doktorluğuna
atandı. Doktor bu haberi bulunduğu okulun tahtasına yazarak müjdeledi:
"Hocanız, Kralımız 5'inci George'un özel doktorluğuna atandığını
bildirmekle şeref duyar."
Muzip öğrencilerden biri de tahtaya şunları yazdı:
"Allah kralımızı korusun..."
Patrona Yakınlık
Uçakta hostes ypolculara içki ikram ediyordu. Bir
papaza yaklaştı."Viski ya da cin?" Papaz eğilip sordu:"Kaç
metrede uçuyoruz?""Ondörtbin metere
yüksekteyiz.""İçmeyeyim. Patrona epey yaklaşmışız.Sen Bana çay
ver."
Saati durmuş
Temel, Tıp Fakültesi'nin devamlı öğrencilerinden biriydi. Hocalarıyla sık sık
birlikte viziteye de çıkıyordu.
Hoca, Temel'den bir hastanın nabzını ölçmesini istedi.
Temel hastanın bileğini tuttu, saatine baktı ve sonra Hoca'sına döndü:
"Ya bu hasta ölmüş, ya da benim saatin durmuş..." dedi.
Bektaşi'nin duası
Bektaşi cemaatle birlikte camide dua ediyordu. Herkes "Allahım, din ver,
iman ver" diye dua ederken, Bektaşi "Allahım şarap ver" diyordu.
Çok geçmeden cemaatten biri fırladı: "Bre zındık,. Allah'tan şarap istenir
mi?" diye bağırdı. Bektaşi düşündü, düşündü şu yanıtı verdi:
"Ne yapalım. Herkes kendinde olmayan şeyi istiyor. Bende şarap yok"
Parkta dolaşma
Genç kız sordu:
"Anne hava karardıktan sonra bir delikanlı ile dolaşmanın sakıncası var
mı?"
"Devamlı olarak yürüyecek olursan, yoktur kızım. Ben de gençliğimde
yürürdüm"
"Ya sonra?.."
"Hep yürürdüm tabii... Bir kere duracak oldum, sen dünyaya geldin!"
Vapur geliyor
Kazaya uğramış iki arkadaş, batmak üzere olan sal
üzerinde umutlarını yitirmişlerdi. Biri diz çöküp yalvarmaya başladı.
"Tanrım... Korkunç bir imansızım. Beni kurtarırsan, tövbeyle dolu bir
yaşam sürdüreceğim. Manastıra kapanacağım..."
Tam bu sırada arkadaşı omzuna vurdu:
"Kes..." dedi. "Bir vapurun geldiğini görüyorum."
Tecrübe konuşuyor
Çok zengindi. Gazeteciler bu işin sırrını sordular.
"Bu büyük serveti nasıl yaptınız?.."
Yanıt tek kelime oldu:
"Akıllı oluşumla..."
"Aklı size kim öğretti?"
"Tecrübelerim..."
"Tecrübeleri nasıl elde ettiniz?"
"Aptallığımla..."
O zaman seyret
Hoca yeni geldiği kasabada ev kiralayacaktı.
Gösterdikleri eve girince baktı ki, hane pek harap. Yüzünü buruşturup, ev
sahibine:
"Tahtalar gıcırdıyor" dedi. Adam hazır cevap:
"Evim sofudur. Arasıra aşka gelip zikreder."
Hoca karısına döndü:
"Hadi gidelim..." dedi. "Aklına eser bir de secdeye varırsa, o
zaman seyreyle gümbürtüyü"
Aptal adam
Yargıç davacıyı göstererek sordu: "Aptal
dediğiniz bu zatı tanıyor musunuz?"Sanık: "Tanımasına tanımıyorum
ama; aptal olduğunu biliyorum.""Nereden biliyorsunuz?""Bir
sürü insanın ortasında, aptal diye bağırdım. Bana mı söylüyorsun, diyerek
yanıma geldi."
Yardım için...
Hakim, kaynanasını dövmekten sanık bir adamı
yargılıyordu. Şahide sordu:
"Bu adamı kaynanasını döverken gördün mü?.."
"Gördüm efendim..."
"Neden müdahale etmedin?"
"Neye müdahale edeyim. Yardıma ihtiyacı yoktu ki, rahat rahat
dövüyordu."
Asıl mesele
Bir dram artisti, ünlü bir komedi sanatçısıyla alay
ediyordu:
"Milleti güldürmenin ne değeri var." dedi."Anlayamıyorum. Zor
olan ağlatmaktır. Ben onu yapıyorum."
Ötekinin yanıtı şöyle oldu:
"Senin yaptığını soğan da yapar. Bana milleti güldüren bir sebze
gösterebilir misin?"
Bir gözünü kapat
İki Karadenizli içip içip coştular. Gece yarısından
sonra yalpalayarak evlerine dönerken Cemal elektrik direğine fena çarptı ve
inlemeye başladı:
"Çok fenayum... Her şeyi çift görüyorum."
Temel, arkadaşına akıl verdi:
"Ha bi gözünü kapat daaa"
Ayak ve kafa
Öğrenci Cemal profesör Temel'e sordu:
"Kafa aşağı çekilince, kan beynimize hücum ediyor, değil mi?
"Evet öyle oluyor!"
"Ama hocam bütün gün ayakta geziniyoruz. Kan niye ayaklarımıza hücum
etmiyor?"
"Cemal... Ayakların da kafan gibi boş değil ki!.."
Postun içindeki...
Sonradan görmenin biri, sırtındaki pahalı kürkle
çevreye çalım satıyordu. Önceleri susan Bektaşi babalarından biri dayanamadı,
adama bir ders vermeyi kafasına koydu ve konuştu:
"O sırtına geçirdiğin kürkle kurulup durma; caka satma... Unutma ki, o
kürk onca zaman içinde taşıdığı sahibini bile hayvanlıktan kurtaramadı."
Son vagon
Temel hayatında ilk kez trene biniyordu. Arkadaşı
Cemal uyarıda bulundu:
"Sakın ha. trenun son vagonuna pinmeyesun. Kazalarda en büyük hasarı, son
vagon cöreyu..."
Temel, bir süre bu uyarının ne anlama geldiğini düşündü ve Cemal'e sordu:
"Ula Cemal... Haçan ha pu trenciler punu biliyler da, neden son vagonları
takayiler?.."
Ne getireyim?
Fırtınada rota kaybolmuştu.
Temel: "Pusulayı getirin..." diye bağırdı.
"Pusula yok. Ne getirelim..." dediler.
"Kelimeyi şehadet..."
Rahatsız etmeyelim dedik
Temel doktoru gece yarısı aradı.
Anlattığı şeyler de, hiç de o saatte uyandırmayı gerektirecek şeyler değildi.
Doktor kızgınlıkla:
"Yahu kardeşim, bunun için sabah arasaydınız ya..." dedi.
Temel'in yanıtı şöyle oldu:
"Sabah sabah rahatsız etmeyelim dedik...
Beni mi buldun?
Dört bin işsiz Marsilya'da miting düzenlemişlerdi.
Kalabalığın sessizce ilerlediği bir sırada, seyircilerden biri Korsikalı göstericiye
yanaşıp "Yarın sabah ofisime gel. Sana iş vereyim..." dedi.
Korsikalı gösterici, adama ters ters baktı:
"Git işine be adam..." dedi ve ekledi: Bula bula bu kalabalığın
içinde beni mi buldun?"
Takma diş...
Sinemada koltukların altında birşeyler arayan adam ortalığı aşağa kaldırdı.
Herkesi yerinden kaldırmış, keyifleri kaçırmıştı. Sonunda öfkeli bir seyirci:
"Ne arıyorsun be adam?" dedi.
"Karamelamı arıyorum..."
"Karamela mı?.. Bir karamela için herkes rahatsız edilir mi?"
"Beraberinde takma dişim var..."
Gazeteler yazar
Bankayı soyan hırsızlar, paralarla birlikte evlerine
kapağı attılar. Geçirdikleri büyük heyecanı, biraz uzanmakla yatıştırdıktan
sonra, biri sordu:
"Ne kadar para kaldırdık; merak etmiyor musun? Kalk şunları sayalım."
Öbürü oturduğu divanda tembel tembel gerindi:
"Sorduğun şeye bak... Yarın gazeteler yazınca anlarsın!"
Öbür tarafa geç
Komedyenin biri, çakır keyif bir kulübe gitti.
İçerinde hoşlanmadığı birkaç kişiyi görünce yüksek sesle bağırdı:
"Baylar, bayanlar. Sağda oturan birkaç ayı ile solda oturan birkaç maymun
hariç hepinizi saygı ile selamlarım..."
İri kıyım bir adam yumruklarını sıkarak ayağa kalktı: "Bana bak, ben ayı
değilim."
Komedyen tavrını bozmadan konuştu:
"Peki, o halde öbür tarafa geç..."
Nasıl bildin?
Bir Karadenizli gururlana gururlana anlatıyordu:
"Pizum memleçette üç kabadayu vardır?"
"Kimdir bunlar?"
"Biri emicemin oğli, biri tayimin oğlidur. Diğerini demem..."
"Diğeri sakın sen olmayasın?"
"Uy cözünü sevdiğum. Nasıl da pildun. Yoksa gözlerimden mi tanidun?"
Akıllı çırak
Bakkal Ahmet dükkandan çıkarken çırağına tembih etti:
Bak oğlum.. Nuri bey gelirse söyle beni beklesin. Onbeş dakikaya kadar
geleceğim."
Çırak Hasan, ustası daha dükkandan çıkmadan sordu:
"Peki usta! Ya Nuri bey gelmezse ne diyeyim?"
Yardım için...
Hakim, kaynanasını dövmekten sanık bir adamı yargılıyordu. Şahide sordu:
"Bu adamı kaynanasını döverken gördün mü?.."
"Gördüm efendim..."
"Neden müdahale etmedin?"
"Neye müdahale edeyim. Yardıma ihtiyacı yoktu ki, rahat rahat
dövüyordu."
Uyuyan kadın
Polonyalı ünlü piyanist Ladislas Saresky, Paris'te
verdiği resitalin ikinci bölümünde dinleyiciler arasında bir kadının uyuduğunu
gördü.
Konser salonunda uyuyan kadın, alkış tufanı ile uyanınca, sanatçı kadına eğilip
konuştu:
"Ben elimden geldiğince yavaş çalmaya gayret ettim. Ne yazık ki, alkışlara
mani olamadım."
Oyun
Temel, bir binanın önünde durmuş, arkadaşları da çatıya çıkmış.
Temel aşağıdan arkadaşlarına,
-Ula sen iki kolunu yana aç aşağı öyle attla demiş.
Birincisi atlamış gümm.
-İkinciye sen sadece sağ kolunu yana aç, öyle atla! demiş.İkinci de
atlamış
gümm.
Üçüncüye sen iki kolunu yanına yapıştır öyle atla demiş. O da gümm.
Yoldan gegen bir adamin dikkatini çekmiş sormuş,
-Kardeşim siz ne yapıyorsunuz Allah aşkınna demiş.
Temel cevap vermis,
-Tetris oynayruz.
Kafama takmıyorum
Şimdi efendim bizim Karadenizli vatandaşlarımızdan
birisi (yaniTemel)
oldukca şiddetli bir ishale yakalanmis ve hastaneye gitmis.Tabii ilk
muayaneyi yapan doktor bakmış
ve hemen intaniye bölümüne sevketmis. İş bu ya bizimki her nasilsa
evraklar karisip intaniye yerine psikiyatriye yatırılmış. O da pek ne oldugunu
anlamamis ya..
Aradan şoyle 1-2 hafta geçince sevki yapan doktor
psikiyatri
bolumunde bir arkadaşını görmeye gitmiş... Tam çıkıyormuş ki..bizim Temel
orada...
-- Yahu , demis... sen ne arıyorsun burada.
-- Bilmeeeeem... beni buraya yatırdılar
-- Eeeee... n'oldu? ... ishalin geçti mi bari?
-- Yok canım... aynı hızda devam ediyor .. ama
artık kafama
takmıyorum !
Mum
Amerikalının biri geri kalmış bir ülkede
hapishaneye gitti. Bu sırada hücrelerden birinden sesler yükseldi. Hapishane
müdürüne sordu: "Bir mahkumu idam ediyorlar" yanıtını aldı.
Amerikalı "Vahşice bir infaz bu. Biz mahkumu elektrik sandalyesine
oturturuz" dedi. Hapishane müdürü güldü: "Bizim kasabaya elektrik
gelmediği için biz o işi mumla yapıyoruz"
Geri getirdi
Akıl hastanesinde delinin biri gardiyana:
"Yahu..." dedi. "Fena halde susadım, bana iki şişe bira
ver."
Gardiyan delinin suratına iki tokat patlattı:
"Al bakalım iki şişe bira sana. Şimdi git odana uslu uslu otur"
Deli bu ikazı onuruna yediremedi.
Sabaha kadar uyumadı.
Sabah olunca doğru gardiyanın odasına gitti ve iki tokat patlattı.
"Bu ne oluyor?" dedi gardiyan.
Deli:
"Hiiiç..." dedi. "Şişeleri geri getirdim."
Albay
Çavuşun biri, karargah avlusunda bir sağa, bir sola
yalpalayan sarhoş eri durdurdu: "Bu ne hal?" dedi. "Böyle
içmeseydin günün birinde belki çavuş olurdun"
Sarhoş er yalpalamaya devam ediyordu. Peltek peltek konuştu:
"Boşver..." dedi. "İçince albay oluyorum."
Gayret kendinden
Ünlü Fransız hakimi Pierre Janin, İspanya'ya elçi olarak gönderilmişti.
Asil olmayan birisinin elçi olarak atanması İspanya'ya karşı hakaret sayıldı.
Sarayda verilen bir ziyafette Kral sordu:
"Siz asil misiniz?"
Janin gururla yanıtladı:
"Elbette!.."
Kral bir daha sordu:
"Kimin oğlusunuz?"
Janin'in karşılığı şöyle oldu:
"Kendi gayretlerimin..."
Bu sözler kralın çok hoşuna gitmişti.
O günden sonra Janin, saray davetlerinin değişmez kişisi oldu.
Sinek
Müşteri garsona çıkışıyordu:
"Buraya bakın... Bira bardağını doldurmamışsınız."
"Nasıl olur ? Üstünden bira içtiğiniz için böyle görünüyor"
"Yooo, içmedim hiç!.."
Garson sırıttı ve bardağı gösterek sordu:
"Peki, biranın üstünde yüzen sineğe ne oldu, öyleyse?".
İntikam
Postacının her gün yedinci kata tırmandığını gören kapıcı merak etti. Bir gün
yedinci kattaki kiracıya sordu:
"Size çok mektup geliyor galiba?"
Adam güldü: "Hayır..." dedi. "Postacıya kızdım da, ona eziyet
olsun diye her gün kendime mektup yolluyorum."
Catherina Zeta Jones ve Jennifer Lopez
Birgün ormancının biri dalları nehrin üzerine sarkan
ağacın dallarını keserken baltasını suya düşürür.
"Aman tanrım" diye bağırdığında tanrı belirir ve "Ne diye
bağırıyorsun?" der.
Ormancı baltasını suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o
baltaya ihtiyacı olduğunu söyler. Tanrı suya dalar ve elinde bir altın
balta ile tekrar belirir.
"Baltan bu muydu?" diye sorar.
Ormancı "Hayır" diye cevaplar.
Tanrı suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir
ve yine sorar;
"Baltan bu muydu?"
Ormancı yine "Hayır" diye cevaplar.
Tanrı suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir
ve yine sorar;
"Baltan bu muydu?"
Ormancı "Evet" der.
Ormancının dürüstlüğü tanrının çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de
kendisine verir. Ormancı mutlu bir şekilde evine döner. bir zaman sonra ormancı
eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı suya düşer ve ormancı;
"Aman tanrım" diye bağırır.
Tanrı yine belirir ve sorar.
"Ne diye bağırıyorsun?"
Ormancı "karım suya düştü" der.
Tanrı suya dalar ve Jennifer Lopez ile birlikte geri döner.
"senin karin bu mu?" diye sorar.
ormancı "evet" der.
Tanrı sinirlenmiştir;
"yalan söylüyorsun. gerçek bu değil" der.
Ormancı;
"Özür dilerim tanrım. ortada bir yanlış anlaşılma söz konusu. eğer
Jennifer Lopez için hayır deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones ile geri
dönecektin. ona da hayır deseydim karımla dönecek ve her üçünü de bana
verecektin. tanrım... ben fakir bir adamım ve üç karımın sorumluluğunu
taşıyabilecek durumda değilim. Jennifer Lopez'e evet dememin sebebi budur.
Boş oturmak için
Bir
gün bir tavşan, ağaç dalında boş boş oturan baykuşa sordu:
-Senin gibi bütün gün boş boş oturabilir miyim?
-Tabii, neden olmasın.
Tavşan da öyle yaptı. Birdenbire bir kaplan ortaya çıktı ve
tavşanı yedi!
Boş boş oturmak için çok çok yüksekte oturuyor olmanız
gerek...
Yükselmek için
Hindi: Şu ağacın en üst dalına çıkmak istiyorum ama hiç
gücüm yok...
İnek: Neden benim dışkımdan biraz yemiyorsun? Onlar besin
deposudur.
Hindi bir parça dışkı yedi ve gerçekten bunun İlk dallara ulaşacak
kadar enerji verdiğini farketti. Ertesi gün biraz daha yedi ve ikinci dala
ulaştı. Birkaç gün sonra ağacın en üstüne çıkmayı başardı.
Aniden bir çiftçi ağacın tepesindeki hindiyi farketti ve onu
vurdu.
(Afedersiniz) Bok yemek sizi en üste çıkartabilir. Ama orda
kalmanızı sağlayamaz...
Üzerinize Bok Atan Herkes Düşmanınız değildir.
Küçük bir kuş kışı geçirmek üzere güneye gidiyordu. Hava çok
soğuktu ve kuş donarak yere düştü.
Yerde öylece yatarken bir inek geldi ve üzerine bir parça
dışkı bıraktı. Donmak üzere olan kuş dışkının sıcaklığıyla ısındı. Çok mutlu
oldu, neşe içinde şarkı söylemeye başladı. Oradan geçmekte olan bir kedi kuşun
sesini duydu. Onun nerede olduğunu keşfetmekte gecikmedi. Kuşu dışkıdan sıyırdı
ve yedi!
1. Üzerinize bok atan herkes düşmanınız değildir!
2. Sizi boktan kurtaran herkes dostunuz değildir!
3. Bokun içine düştüyseniz çenenizi kapalı tutun!
Main page/Ana sayfa, AIDS,
hepatitis, substance abuse/AIDS; hepatit, madde bağımlılığı, GöztepeLIST, Quatrains from Omar Hayyam/Ömer
Hayyam'dan seçtiklerim, Poems from Ataol Behramoğlu
/Ataol Behramoğlu'ndan seçtiklerim, Epigrams/Özlü
sözler , Atatürk'ten
yöneticilere öğütler , Jokes/Fıkralar,
Classical
music/Klasik müzik, Curriculum
vitae/yaşam hikayem, Personal interests/Kişisel ilgi alanlarim, Links/Linkler, Ege Üniversitesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
AD, Links/Linkler, Best tourist guides in Ephesus
En son 5 EKİM 2013'de yenilenmiştir.
ÖNERİLERİNİZ VE YORUMLARINIZ İÇİN E-MAIL ADRESİM sipahio@goztepelist.org .